Sevgili gönül insanı Serkan, benden Ayvalık’a dair bir şeyler yazmamı istediğinde kolaycılık yapabilir ve Google’dan yazılmış, belki de bir daha bu tatta yazılamayacak olan birçok cümleyi, hikâyeyi, güzel anları, Ayvalık’a dair her şeyi bulabilirdim.
Öze dairse, ki en sevdiğim; yaşadığım ve beni ölümsüz bir ağaca bağlayan, temeli kocaman bir dünyaya açılan bu güzel pencereden anlatmalıydım. “Gerçekten Ayvalık’ta ayva bahçeleri mi var?” gibi birçok soruyu hem gülerek hem de üzülerek duymuş biri olarak.
Günlerden yine o gün olsun. Hasat başlamış, neredeyse Ayvalık’ın her yeri zeytin kokuyor. Daha onlu yaşlarımda, arkadaşımın sulu baskı zeytinyağı fabrikasında başlamıştı zeytinyağı tutkum. Torbalardan sızan, binlerce yılın geleneğinden süzülüp gelen zeytinyağına bandırdığım, pirina sobasında ısıtılmış ekmekle tattığım yağın tadı aklıma kazınmıştı.
Sakin bir sonbahar sabahı. Neden Ayvalık? Neden zeytinyağı, dediğimde aklıma yaşamımın neredeyse her yanına bezenmiş anılar geliyor. Durun siz bir an penceresinden yaklaşık beş saniyelik bir görseli kelimelere süzerek dökmeyi, özünü Ayvalık ve zeytinyağının oluşturduğu temel iki kaynaktan beslenerek birlikte deneyimleyeyim.
Yıllar öncesine, Ayvalık meydanına, bir 29 Ekim sabahına götürmek isterim sizi. Altınova Lisesini temsilen bandomuz ile majör olarak Ayvalık’a doğru yol alıyordum. Belediye otobüsünün soğuk camına dayadığım başımı bir an çevirdim o muhteşem manzaraya. Yer, Karayolları Bölge Müdürlüğünden aşağıya inerken, stada gelmeden önce Ayvalık’ın o muhteşem manzarası. Saniyeler, inanın bana, o muhteşem an kazındı hafızama. Denizden kıyıya, kıvırılıp giden girintisi çıkıntısına, beni koruyun diye adeta çığlık atan fabrika bacalarına ve Cennet Tepesi’ne uzanan o enfes resmin içine Alibey Adasını sığdırdım. İçimde inanılmaz bir huzur ve hayranlık hissi belirdi. Tutundum, sarıldım adeta bu duyguya; ben bu şehirde yaşamalıydım.
Benim o anı yakalamam, bir tesadüf olamazdı. Düşündüm, nedir seni bu duyguya, bu denli bağlayan? Yanıtı çok da kolaya buldum aslında.
Nedenim belliydi. Beyaz atletle gösteriler yapan 19 Mayıs gençlik günlerim, evimde her odada resmi bulunan Atam, her yeri zeytinyağı ile özdeşleşmiş bu şehir... Ayvalık demek herkesin çokça bilip ifade ettiği güzelliklerin yanında, Atam’a ve zeytinyağına ithaf edilmiş, sözü kendi olan o resmimdi aslında.
Ben hâlâ bu aylarda, hasadın yollara yaydığı o unutulmaz koku ile her sabah işe giderken bir kez daha, doğru karar almanın mutluluğunu yaşıyorum. Zeytinyağı ile özdeşlemiş Yudum fabrikasının bacasının daha uzun yıllar tütmesi için neredeyse 30 yılımı verdiğim bu şehir, işim ve Ayvalık için çabam bitmek bilmez bir tutku ile sürecek.
Ayvalık’a, zeytine, zeytinyağına destek veren ve hizmet eden herkese sevgiyle ithaf ediyorum. Büyük saygı duyduğum Halis abime (Komili), bu şehre ve zeytinyağına katkılarından dolayı çok teşekkür etmek istiyorum.
Comments