top of page
Yazarın fotoğrafıZeytin Hasadi Dergisi

Zeytin ve Sağlık-Prof. Dr. Ayten Ferahbaş Kesikoğlu*

Güncelleme tarihi: 5 Oca

Zeytinyağı “sıvı altın” olarak bilinir. Zeytinyağı Olea europea L. ağacının meyvelerinden elde edilen, kendine has lezzeti, aroması bulunan bir üründür. Duyusal ve biyoaktif özellikleri zeytinyağını diğer yenilebilir yağlardan ayırmaktadır. Zeytinyağının biyoaktif özelliklerinin sorumlusu, yağ asidi bileşimi (çoğunlukla oleik asit) ve polifenoller, tokoferoller, steroller ve triterpenler gibi düşük miktarlarda bulunan bileşiklerdir.

Zeytinyağının antioksidan, antienflamatuvar, antiatherojenik, anti-ülser, antikanserojen, antimikrobiyal, antidiyabetik, sinir sistemini koruyucu, deriyi koruyucu ve yaşlanmaya karşı etkileri bulunmaktadır. Zeytinyağı önemli bir tekli doymamış yağ asidi (oleik asit) kaynağıdır.

Zeytinyağı, içerdiği bileşenler sayesinde birçok hastalığa karşı koruyucu etki gösterir.

Zeytinyağı, güçlü polifenol bileşiklere sahiptir. Polifenoller, kanser, diyabet, kalp hastalığı ve bunamaya karşı etkilidir. Zeytinyağı tüketimi kardiyovasküler hastalıklar, kanser, Parkinson ve Alzheimer gibi hastalıkların oluşum riskini ve bu hastalıklardan kaynaklanan ölüm riskini azaltmaktadır.

Zeytinyağının özellikle kalp sağlığı üzerine etkileri bilinmektedir ve bu yüksek oranda içerdiği tekli doymamış yağ asitleri (oleik asit)’ne bağlanmaktadır. Özellikle Akdeniz tarzı bir beslenme şekli olan kişilerde kalp hastalıkları gelişme riski düşüktür. Zeytinyağındaki bileşikler, kan basıncını düşürerek, damarların sertleşmesini önler. Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi (FDA), 72 klinik çalışma sonucunda 2004 yılında zeytinyağı etiketlerinin üzerine iki yemek kaşığı (23g) günlük zeytinyağı tüketilmesinin içerdiği tekli doymamış yağ asitlerinden dolayı koroner kalp hastalıkları riskini azaltacağı şeklinde bir ifade konulmasına izin vermiştir.

İnme, kalp hastalıklarından sonra en önemli problem olarak görülür. Zeytinyağında bulunan polifenoller kanda yer alan kolesterol seviyesini düşürür. Böylelikle beyne kan sağlayan damarlarda kolesterol birikmesi engellenir. Bu durum felç riskinin büyük ölçüde azalmasını sağlar.

Tekli doymamış yağ asitleri kan şekeri seviyelerinin korunmasında da etkilidir. Bunların yanından zeytinyağı tokluk hissi vererek daha az yemek tüketimi sağlar. Kalori azalmasını sağlayarak kilo kaybına yol açar.

Birçok sterolün ve sterol benzeri kimyasalın kaynağı olan Zeytin Ağacı, bitkiler arasında Squalen’in en büyük kaynağıdır. Skualen önemli biyolojik özelliklere sahip triterpen bir hidrokarbondur. Skualen'in ana bileşeni özel bir madde olan izoprenoid'dir. Hücre dostu izoprenoid hücre zarına yerleşip vücudu koruyan eşsiz özelliklere sahip bir antioksidandır.

Zeytinyağı %0.7 oranında sekualen içerirken diğer gıdalar ve yağlar %0.002-0.030 oranında içermektedir. Skualen konsantrasyonundaki değişkenlik; çeşit, meyve olgunluğu ve tarımsal faktörlere bağlı olarak değişebilmektedir Zeytinyağındaki skualen miktarını, başta genetik faktörler olmak üzere; meyvenin olgunluğu, hasat zamanı, depolama koşulları, iklim koşulları ve yetiştirme teknikleri gibi faktörler etkilemektedir. Skualen’in antioksidan özelliğinden dolayı ciltte serbest radikal kaynaklı oksidatif hasarın gelişmesini engellemektedir.

Skualen kolesterol ve diğer sterollerin metabolik öncül maddesi olup steroid hormonları sentezinde rol almaktadır. Tüm vücutta dağılmış olmasına rağmen Skualen’in büyük çoğunluğu deriye taşınmaktadır. Skualen UV ile oluşan hasara karşı korumakta, deride antioksidan aktivitesi ile UV etkisiyle oluşan lipit peroksidasyonunu önlemektedir. Benzer şekilde Skualen radyoaktiviteye karşı da koruma sağlamaktadır. Zeytinyağı tüketen ülkelerde deri kanserinin görülme sıklığının az olması Skualen’in koruyucu etkisine bağlanmaktadır. Hayvan modellerinde yapılan çalışmalarda Skualen’in hücrelerin kontrolsüz olarak aşırı çoğalmasına neden olan ras onkogeninin aktivitesini azaltarak özellikle göğüs, pankreas ve kolon kanseri hücresi çoğalmasını ve tümör büyümesini önlemektedir. Bu mekanizmada Skualen’in serbest radikal yakalaması yanında ksenobiyotikleri (organizmaya yabancı toksik kimyasal maddeler) metabolize eden enzimlerin fonksiyon ve sentezini düzenlemesi, böylelikle karsinojenlerin) aktivitesini değiştirmesi de etkili olmaktadır. Skualen koruyucu ajan olarak görev yapıp kemoterapi ile oluşan yan etkilerin azalmasına neden olmaktadır. Ayrıca vücut savunma sistemine zarar veren veya sistemi zayıflatan çeşitli antijenlere karşı immun cevabı artırdığı için ilaç iletim uygulamalarında kullanımı araştırılmaktadır. Hücreleri oksijenleştirme etkisi de olan Skualen, hücrelere daha fazla oksijen girişini sağlayarak enerji metabolizmasını artırmaktadır. Skualen’in kalp damar sağlığı ve yaşlanma üzerine de etkileri bulunmaktadır.

Skualen’in yumuşatıcı ve nem tutma özellikleri ve aynı zamanda deri ile olan biyolojik uyumluluğu kozmetik formülasyonlarda (nemlendirici kremler, makyaj, ruj ve tırnak teli ürünleri) önemli bir bileşen haline getirir. Yağ kalıntıları olmaksızın, doğal yumuşaklığı ve esnekliği geri kazandırarak, cilde hızla ve etkili bir şekilde emilerek en büyük doğal yumuşatıcılardan biri olarak kabul edilmektedir. Bütün bu özellikler Skualen’i; egzama iyileştirmede, hasar gören saçlarda ve yaşlanma karşıtı ve kırışıklıklara karşı korunmada kullanıldığı mükemmel bir cilt koruyucusu yapmaktadır.

En yoğun olarak zeytinyağında bulunan E vitamini kozmetik ve cilt bakım ürünlerinde kullanılmaktadır. Deneysel çalışmalar E vitamininin deriden veya ağız yoluyla kullanımının deri bariyerini dayanıklı hale getirdiği tümör oluşumunu önlediği ve UV’ye karşı koruma sağladığını göstermektedir.

İnsan vücudunun en büyük organı olan deri birçok fonksiyonu olup çok sayıda işlevi yerine getirir. Bunlardan belki de en önemlisi iç organları çevresel toksinlerden ve patojenlerden korumaktır. Deri, dış etkenlere karşı ilk koruyucu bariyer görevi gören ve homeostazisin korunmasına katkıda bulunan, örtü sisteminin bir organıdır. Epidermis, dermis ve hipodermis olmak üzere 3 farklı katmanı vardır ve fonksiyonel ihtiyaçlara bağlı olarak bu organ bir adaptasyon mekanizması olarak kalınlık, renk, doku gibi bazı özelliklerini değiştirebilmektedir. Bu doğal bariyer çeşitli faktörlerle değiştirilebilir. Yaş veya bağışıklık durumu gibi biyolojik faktörlerin etkisi veya kimyasal veya fiziksel unsurlar gibi dış etkenler veya çeşitli travmalar.

Bu anlamda zeytin ve türevleri geleneksel olarak egzama, akne, sedef hastalığı, rosacea gibi dermatolojik hastalıkların tedavisinde kullanılmıştır. Cildi nemlendirme gücü ve içerdiği fenolik bileşiklerin antioksidan kapasitesi nedeniyle topikal hijyen ve kozmetik ürünlerinde katkı maddesi olarak ilgi çekmektedir.

Çok sayıda çalışma, zeytin bileşiklerinin, oksidatif stresi azaltmak, hücre canlılığını arttırmak ve histolojik değişiklikleri azaltmak gibi yaşlanma sürecinde yer alan farklı mekanizmalardaki rolleri sayesinde cilt yaşlanması üzerindeki koruyucu etkisine dikkat çekmiştir. Fotokoruyucu etkileri açısından zeytin ağacı ve meyvesi, düşük ultraviyole absorpsiyonu ve yüksek antioksidan aktivite gibi radyasyona karşı koruyucu etkiye sahip olan ve fotokarsinojenezden koruyucu faktör görevi gören fenolik bileşikler içerir. Benzer şekilde zeytinlerin anti-tümör etkileri, onlardan elde edilen farklı bileşikler ve ekstraktlar düzeyinde incelenmiş ve insan melanom hücrelerine seçici olarak saldırabilme yetenekleri gözlemlenmiştir. Ayrıca Escherichia coli, Candida albicans, Staphylococcus aureus, Staphylococcus epidermidis, Enterococcus faecalis, Pseudomonas aeruginosa ve Proteus spp. gibi özellikle cilt enfeksiyonlarında rol oynayan mikroorganizmalara karşı antibakteriyel aktivite göstermişlerdir. Benzer şekilde, sağlıklı doku üzerinde büyümeyi, göçü ve hücre farklılaşmasında yer alan genlerin ekspresyonunu uyararak cilt yaralarının yenilenmesini kolaylaştırdıklarını göstermişlerdir.

Çok sayıda çalışma, zeytin ağacı bileşiklerinin, yaşlanma sürecindeki çeşitli mekanizmalardaki rolleri sayesinde cilt yaşlanması üzerindeki koruyucu etkisine dikkat çekmiştir. Zeytin yaprağı ekstraktı ile zenginleştirilmiş yüz kremi kullanımının, transepidermal su kaybını ve kırışıklıkları azaltarak ve hidrasyonu iyileştirerek yüz gençleşmesini desteklediğini açıklamıştır.

Ancak zeytin ağacında bulunan bileşiklerin yaşlanma karşıtı etkisi sadece topikal kullanımıyla sınırlı değildir. Diyette bulunan zeytinyağı, membranların biyokimyasal parametrelerini ve dolayısıyla elektron taşıma sistemlerini değiştirerek mitokondriyal fonksiyonları değiştirebilir. Bu nedenle, Saf sızma zeytinyağında bulunanlar gibi tekli doymamış yağ asitleri açısından zengin bir beslenme modeli, oksidatif stresi azaltarak yaşlanmayı geciktirebilir.

Zeytin ağacı ve meyvesi, UV radyasyonuna karşı koruyucu etki gösteren bazı fenolik bileşikler içerir ve kimyasal UV filtrelerine benzer yapılara ve etki mekanizmalarına sahip olduklarından, güneş kremlerinin formülasyonunda doğal aktif bileşenler olarak kullanılırlar ve güneş kremlerinin suya dayanıklılıklarını ve etkilerini sinerjik olarak artırırlar.

Bazı çalışmalar ayrıca zeytinyağının topikal kullanımının sadece UV radyasyonunun zararlı etkisine karşı koruma sağlamakla kalmayıp aynı zamanda radyoterapi ve radyokemoterapi gören kanser hastalarında da faydalı olabileceğini ve bununla ilişkili cilt lezyonlarının görünümünü geciktirebileceğini öne sürmektedir. Aynı şekilde, fototerapi ve fotokemoterapi ile tedavi edilen hastalarda seanstan önce topikal zeytinyağı içeren emolyent uygulamasının minimum fototoksik dozu arttırdığını göstermişlerdir.

Zeytin derivelerinin etkileri insanlarda kronik yaralar üzerinde de incelenmiştir. Etiyolojilerine bakılmaksızın, daha fazla sayıda hasta, hidrojel formundaki ekstraktların uygulanmasından sonra iyi sonuçlar elde etti; yara alanında önemli bir azalma ve kontrole kıyasla iyileşme sürecinin hızlanması sağlandı. Yanık gibi diğer cilt rahatsızlıklarının tedavisinde de kullanılmaktadır.

Ayrıca zeytin ağacının bazı bileşenlerinin doku düzeyinde biyostimülan, antiinflamatuar ve yenileyici etkileri bulunmaktadır. Dolayısıyla bu bileşiklerin kullanımı iyi bir terapötik seçenek veya deriyle ilgili bazı durumların tedavisi ve cildin iyileştirilmesi ve homeostatik bakımı için bir alternatif olarak kullanılmasına olanak sağlamaktadır.

Ancak özellikle atopik (alerjik) egzama, açık yara gibi deri bütünlüğünün bozulduğu durumlarda doğrudan yemeklik zeytinyağı uygulaması asidik özelliğinden dolayı deri hasarını ve alerjenlerin deriden geçişini artırabilir. Bu gibi durumlarda özel formüle edilmiş, tahriş edici etkisi azaltılmış zeytinyağı türevi içeren ürünler kullanılmalıdır.

*Dermatoloji Uzmanı



32 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page